YÜKLENİYOR...

Sıcak Pide Dağıtan Vakıf

Sıcak Pide Dağıtan Vakıf

Sıcak Pide Dağıtan Vakıf

Alışverişini yapmış, elinde poşetle pide kuyruğuna girmişti. Gözü birine takıldı. Genç bir adam. Elinde çantası, elbisesi ütülü, boynunda kravat… Belli belirsiz etrafa bakıyordu. Sıra ona geldiği halde fırına girmiyor, tedirgince arkasındakine sırasını veriyordu. Yeni çıkan pidelerle birlikte kuyruk yağ gibi eridi. Ama hayret. Adam içeri girmeden ağır adımlarla orayı terk etti. Onu takip eden beyefendi, aziz mübarek gün hatırına cesaretini toplayıp bu adama yaklaştı. Meğer adam evli ve bir çocuk babasıydı. Birkaç aydır da işsizdi. O sabah, evden çıkarken cebinde gidiş geliş yol parası bir de akşam ekmek parası vardı. Hanımı “belki bu sefer” Ümidiyle akşam pantolon ve gömleğini ütülemiş: “ Kılık kıyafeti düzgün olsun da reddetmesinler” demişti.

Peki, işe girebilmiş mi? Hayır… Müracaat formu doldurtmuşlar. Ona da kayıt parası almışlardı. İş vereceğiz diye milletin ekmek parasına göz diken nice kurumlar vardı. Akşama kadar yüz kişi iş diye gelse “kayıt parası” epey yekûn tutardı. O ayrı konu…

İşte az önceki adam cebindeki parayı hesaplamış. Ekmek parasını kayıt formu için verince sadece eve dönecek parası kalmış. Ekmek alsa bir türlü almasa bir türlü… Dilenci gibi ekmekte isteyemeyiz. Hele son cümlesi ilginç:

-Belki inanamazsınız ama sokakta benim gibi ‘adam gibi’ dolaşan nice muhtaçlar var bilseniz…

-Arkadaş, bu sadaka değil, iftariyeliktir ne olur, diyerek elindeki poşeti bu adama verdim. Şahit olduğu bu duruma kahrolmuştu. O akşam televizyonlardaki iftar sofralarına baktı… Bir de o işsiz adam ona ve onun gibileri hatırladı. İnsanlık adına çok üzüldü. Her şey görsellikten mi ibaretti? Bir belgeselde Sivas’ta Fahrettin Ali bin Hüseyin bin Ebubekir ismindeki Selçuklu vezirinin bir vakıf kurduğunu ve vakfın sıcak pide alıp müezzinler vasıtasıyla fukaraya sadaka olarak dağıttırdığınız demişti. O akşamki iftarını biraz buruk ama mutlu açmıştı…

 

Yayın Tarihi

Sosyal Medyada Paylaş